Tasarımın Duygusal Etkisi ve Teknolojide Kullanımı

main picture
by Duhan Küçük 8 Ağustos 2024

İnsanın Ruhsal Yapısının Duygular Aracılığı ile Tasarımla İlişkisi

İnsanoğlu bulunduğu mekanın koşullarından hem maddi hem manevi etkilenen tabiattadır.
Soğuk mekanda maddi olarak üşürken manevi olarak radarlarını da ısınma yollarına hedefler.
Yani insanın ruhsal durumu bulunduğu fiziksel koşullardan bağımsız ele alınamaz, direkt olarak ilişki ve ahenk içerisindedirler. Zahiri durumların ruha yansımasında duygular görevlidir. Mesela açlık çoğunlukla zahiri bir nedenden ortaya çıkarak açlık duygusunu ortaya çıkarır ve ruhsal durumu etkiler. Açlık duygusunun besini maddi yiyeceklerdir ancak her duygunun besini maddi olmak zorunda değildir kimileri manevi besinler tüketir. Mesela kibirli yönetici, ağırlandığı yerde kibir duygusunun beslenmesi için besinler arar; imtiyazlı ahlaki sınır, ayrıcalıklı muamele, odak noktasına davet edilme ve benzeri yaklaşımlar gördüğünde kibir duygusunun tokluğunda farklı bir ruh halinde bulunurken açlığında bambaşka bir ruh halinde olabilir.
Önemli bir liderin odası özellikle tasarlanmıştır; misafirlerin bizzat belirli duyguları aç bırakılırken bazılarından da beslenilmesi için düzenlenir.

İnsanın tabiatı göz önünde bulundurulduğunda içerisinde olacağı mekanının tasarımından kullanacağı aletlerin tasarımı; halet-i ruhiyesi üzerinde duygular aracılığı ile ilişki kuracaktır. Haliyle teknolojinin gelişimi ve makineleşmenin hızlanmasıyla beraberinde insanın hayatına birçok makine dahil olmaktadır. İnsanla yakinen etkileşimde bulunan makinelerin tasarımları yapılırken duygular ile olan ilişkisi göz ardı edilmemelidir ve genellikle edilmemektedir.

Teknolojide Tasarımın Önceliği ve Önemi

Günümüzde teknolojik ürünlerde tasarım öncelikli sıraya giremez çünkü teknolojik ürünler öncelikle kendilerine biçilen görevi icra etmeleri için sahip olmaları gereken asgari niceliklere sahip olur ve sonrasında ekonomik açıdan en uygun üretim yöntemleri belirlenerek tasarım sınırları anlaşılır ve en son aşamada maliyet ile ürünün nicelikleriyle beraber sürdürülebilir tasarımlar ortaya çıkar. Ancak materyal işleme tekniklerinin gelişmesi ve yeni üretim metodlarıyla birlikte üretimde ustalaşıldıkça tasarımın öncelik sırasında ki yeri gerilerde de olsa gereken ihtimam verilebilmektedir.

Kapitalizmde tasarım ilkeleri pazarlama dalıyla paralel edilerek; daha fazla kazanç sağlamak için kullanılmış olsada, bu sadece tasarımın anlaşılmasını istedikleri şekildir. Halbuki tasarımın pazarlamada kullanımı yalnızca bir dalı olmakla beraber; tasarım, pazarlamada mutlak sabit değil; ayarlanmış değişkendir. Çünkü bazı kitlesel sektörlerle birlikte kişilerin duygularını hangi GDO’lu besinlerden besleyeceği ayarlandıktan sonra ayarlanmış besinlere uygun üretim yapacak büyük firmalar tarafından ürünler tasarlanıp çıkarılır ve hatta büyük ölçüde tekelleşen endüstride tasarımsal dayatmalar yapılarak duygusal beslenim kaynakları değiştirilir. Örnek olarak tekstil sektörü rahatlıkla verilebilir.

Toplumun büyük kısmının kullandığı; makinelerden veb sitelerine ve giyime; yani zaruri ihtiyaçlardan ihtiyari ihtiyaçlara kadar tüm tasarımlar toplumun halet-i ruhiyesi üzerinde etkilidir. Bu etki de teknoloji veya temel ihtiyaç ayrımı yapmadan tasarımın toplumsal önemini kuvvetle zahir kılar.

Toplumsal Alanlarda Duygusal Tasarımın Önemi

İnsanların kullandığı kitlesel yapıları; tren, metro, otobüs, uçak gibi ulaşım araçlarını ve bankamatik, kartlar gibi ekonomi araçlarını ve devlet siteleri gibi sanal neşriyatlarını kullananlar kullanım amaçlarının yanında bir takım duygular yaşarlar. Misal olarak amacı bir yerden diğer yere gitmek olan uçağın; gidiş süresi ve gittiği yer uçakta bulunmanın asıl amacıdır fakat ekonomi ve lüks sınıf olarak ikiye ayrılan kısımda ki tasarımlar kişilerin çok farklı duygularla beslenmesine sebebiyet verir.

Toplumun ilişki kurduğu ortak değerlerin ürettiği ve kullandığı teknolojik makinelerin; türü, tasarımı ve sunum tasarımı toplumun teknolojiye yaklaşımında oldukça etkilidir. Yakın zamanda Türkiye’de sahip olunan bakışın değiştirilmesi için adımlar atılmaya başlanmıştır ancak etkiler görülene kadar; Türkiye, Fransa ve Güney Kore gibi ülkelerde teknoloji “kullanılacak bir şey” olarak incelenirken; Almanya ve Japonya gibi ülkelerde ise teknoloji “üretilecek bir şey” olarak incelenir.
Toplumsal bakış sadece tasarımla ilgili olmasada, etkisi gözardı edilmeyecek kadar önemlidir.

Tasarım Çağrışımı ve Tasarımın Evrenselliği

İnsanların günlük yaşamında bulunan kişisel taşıma araçlarından; cep telefonu ve bilgisayarlarına kadar işlevine bakılmaksızın farklı tasarımlar bulunur. Önceki başlıkta belirtildiği üzere tasarım mutlak sabit değil; ayarlanmış değişkendir, yani “belirlenmiş şekil, renk ve yapıya uygun çalışmalar bir takım şeyler çağrıştırır” demek hata olacaktır. Çünkü insana çağrıştırılabilecek duygular sabitken onları çağrıştırma yolları dünyada ki insan sayısı kadardır. En temel mantığı kavradıktan sonra yapılacak yorumların dönemsel ve yerel olacağını önceden kabul edilmiş olur. Misal olarak, binek bir araçta dayanıklılığı ve dış etkilere karşı sağlamlığının yüksek olduğunu vurgulamak için tank benzetmesi ve geleneksel tank benzeri tasarım yapılması günümüz insanında güven hissini uyandırabilir fakat tankların sağlam sayılmayacağı bir dönemde veya tank kavramını bilmeyen insanların olduğu yerde anlamsız ve çirkin olur.

Tasarımın değişken olma fikrine en kabul edilebilir argümanla karşı çıkanlar ise; fıtratta bulunan bir takım çağrışımları baz alan tasarımların evrensel anlama sahip olduğunu iddia ederler. Ancak ıskalanan nokta herhangi temel bir kavramın aynı duyguyu doğurmayacağıdır. Yani renk olarak; mavi rengi kimine gökyüzünü ve gökyüzüyle haşrolan duygusunu çağrıştırıken, kimine denizi ve denizle haşrolan duygusunu çağrıştırır. Haliyle tasarımın evrensel olabilmesi için çağrışım yaptığı şeyle beraber kişinin o şey ile ilişkisinin de evrensel olması gerekmektedir ki bu mümkün olmayan; kişinin aklı ve halet-i ruhiyesiyle ilişkili bir durumdur.

Evrensel yaklaşımlar her ne kadar mümkün değilse; yerel çağrışımların da olmaması o derecede mümkün değildir çünkü belirli kültürde yaşayan insanların toplumsal hayatlarını düzenleyen ortak ögelerin varlığı o ögelere yerel anlamlar katmaktadır. Günümüzün küreselleştirilen dünyasında kültürel yaşayış tarzı olarak ele alabileceğimiz yerellik veya ulusallık başta büyükşehirlerde olmak üzere özellikle azaltılmış olsa da bitmiş değildir. Çünkü aracını kendine özgü tasarlayamıyorda olsa Türkler; bindikleri araçların vitesine tesbih, aynasına Kur’an asmaya devam ederler.